Sıkça Sorulan Sorular
Alkol kullanımı nasıl etkilenir? sorusu, bariatrik cerrahi sonrası yaşam tarzı değişiklikleri açısından önemlidir. Bariatrik cerrahi, özellikle gastrik bypass, alkolün emilimini ve metabolizmasını değiştirmektedir. Cerrahi sonrası, alkol daha hızlı emilmekte, kan alkol konsantrasyonu daha yüksek seviyelere ulaşmakta ve alkol etkisi daha uzun sürmektedir. Bu değişiklikler, hastaları alkol intoksikasyonu ve bağımlılık riskine daha açık hale getirmektedir. Araştırmalar, bariatrik cerrahi sonrası alkol kullanım bozukluğu riskinin arttığını göstermektedir. Alkol kullanım bozukluğu insidansı, RYGB sonrası %7-10 arasındadır. Alkol kullanım bozukluğu risk faktörleri arasında, erkek cinsiyet, genç yaş, preoperatif alkol kullanımı, depresyon, anksiyete ve dürtüsellik yer almaktadır.
Bariatrik cerrahi sonrası alkol kullanımı konusunda öneriler şunlardır: İlk 6-12 ay alkol kullanımından tamamen kaçınılmalıdır. Bu süre, yeni beslenme alışkanlıklarının ve yaşam tarzı değişikliklerinin yerleşmesine olanak tanımaktadır. 6-12 ay sonra, alkol tüketimi çok sınırlı olmalıdır (haftada 1-2 standart içki). Alkol tüketimi sırasında, yavaş içilmeli, yemekle birlikte tüketilmeli ve yeterli hidrasyon sağlanmalıdır. Alkol tüketimi sonrası araç kullanımından kaçınılmalıdır, çünkü kan alkol konsantrasyonu beklenenden daha yüksek olabilmektedir. Alkol kullanım bozukluğu belirtileri (kontrol kaybı, tolerans, yoksunluk, sosyal ve mesleki sorunlar) yakından izlenmeli ve gerekirse profesyonel yardım alınmalıdır. Alkol kullanım bozukluğu öyküsü olan hastalar, bariatrik cerrahi sonrası alkol kullanımından tamamen kaçınmalıdır.
Gastrik bypass ameliyatı sonrası bir miktar ağrı ve rahatsızlık hissi normaldir. Laparoskopik yöntemle yapılan ameliyatlarda ağrı, açık cerrahiye göre genellikle daha azdır. Ameliyat sonrası ilk 24-48 saat içinde en yoğun ağrı hissedilir ve sonrasında giderek azalır. Ağrı genellikle insizyon bölgelerinde ve karın içinde hissedilir. Ayrıca, ameliyat sırasında kullanılan karbondioksit gazına bağlı olarak omuz ve sırt ağrısı da görülebilir. Ağrı kontrolü için, hastanede yatış süresince intravenöz veya oral analjezikler kullanılır. Taburculuk sonrası genellikle oral analjezikler (parasetamol gibi) yeterli olur. Non-steroid antiinflamatuar ilaçlar (NSAİİ), mide ve anastomoz ülseri riskini artırdığı için önerilmez. Çoğu hasta, ameliyattan 1-2 hafta sonra normal günlük aktivitelerine dönebilir.
Gastrik bypass ameliyatı sonrası alkol kullanımı önerilmez. Ameliyat sonrası alkol emilimi artar ve etkileri daha hızlı ve şiddetli olur. Bu durum, alkol intoksikasyonu riskini artırır. Ayrıca, alkol yüksek kalorilidir ve kilo alımına neden olabilir. Uzun vadede, alkol bağımlılığı riski artar ve karaciğer hasarı oluşabilir. Çalışmalar, gastrik bypass sonrası alkol bağımlılığı riskinin arttığını göstermektedir. Bu nedenle, ameliyat sonrası dönemde alkolden tamamen uzak durulması veya çok sınırlı miktarda tüketilmesi önerilir. Alkol kullanımı konusunda endişeleri olan hastalar, bu konuyu hekimleri ile açıkça konuşmalı ve gerekirse profesyonel destek almalıdır.
Gastrik bypass ameliyatı sonrası gebelik mümkündür ve genellikle güvenlidir. Ancak, ameliyat sonrası ilk 12-18 ay gebelikten kaçınılması önerilir. Bu dönem, hızlı kilo kaybı ve metabolik dengesizlik dönemidir ve gebelik için uygun değildir. Ameliyat sonrası kilo kaybı ile birlikte, hormonal denge düzelir ve doğurganlık artar. Bu nedenle, ameliyat sonrası dönemde etkili bir doğum kontrol yöntemi kullanılmalıdır. Gebelik planlayan kadınlar, gebelik öncesi vitamin ve mineral düzeylerinin optimize edilmesi için yakın takip edilmelidir. Özellikle, folat takviyesi (günde 1 mg) gebelikten en az 3 ay önce başlanmalıdır. Gebelik süresince, vitamin ve mineral düzeyleri her trimesterde kontrol edilmeli ve takviye dozları gerektiğinde ayarlanmalıdır. Doğum sonrası dönemde de multidisipliner izlem devam etmelidir.
Gastrik bypass ameliyatı sonrası işe dönüş süresi, hastanın işinin fiziksel zorluğuna, ameliyatın tipine (laparoskopik veya açık) ve hastanın iyileşme hızına bağlı olarak değişir. Laparoskopik gastrik bypass sonrası, hafif işlerde çalışan hastalar genellikle 1-2 hafta içinde işe dönebilirler. Orta derecede fiziksel aktivite gerektiren işlerde çalışanlar için 2-3 hafta, ağır fiziksel aktivite gerektiren işlerde çalışanlar için ise 4-6 hafta işe dönüş süresi önerilir. Açık cerrahi sonrası, bu süreler genellikle 1-2 hafta daha uzundur. İşe dönüş kararı, hastanın iyileşme durumu, enerji seviyesi ve hekimin önerileri doğrultusunda verilmelidir. İşe döndükten sonra, ilk birkaç hafta yarı zamanlı çalışma veya iş yükünün kademeli olarak artırılması düşünülebilir. Ağır kaldırma (4-5 kg üzeri) ve zorlu fiziksel aktivitelerden, ameliyat sonrası en az 4-6 hafta kaçınılmalıdır.
Bariatrik cerrahi sonrası hastaların ve sağlık profesyonellerinin en sık sorduğu sorulardan biri, “Ameliyattan sonra kilo geri alınır mı?” sorusudur. Bariatrik cerrahi sonrası bir miktar kilo geri alımı normal ve beklenen bir durumdur. Genellikle, ameliyat sonrası 1-2 yıl içinde maksimum kilo kaybına ulaşılmakta ve sonrasında bir miktar kilo geri alımı olabilmektedir. Kilo geri alımı, cerrahi yönteme, takip süresine ve hasta özelliklerine göre değişmektedir. Ortalama olarak, 5 yıl sonra hastaların %20-30’u başlangıçta kaybettikleri kilonun %20-25’ini geri alabilmektedir. Kilo geri alımının nedenleri arasında, anatomik faktörler (mide poşunun genişlemesi, anastomozun genişlemesi), davranışsal faktörler (diyet uyumsuzluğu, fiziksel aktivite eksikliği, eski yeme alışkanlıklarına dönüş) ve biyolojik faktörler (metabolik adaptasyon, hormonal değişimler) yer almaktadır.
Kilo geri alımının önlenmesi ve yönetimi, düzenli takip, yaşam tarzı değişikliklerinin sürdürülmesi ve erken müdahale ile sağlanmaktadır. Düzenli takip, kilo durumunun, beslenme alışkanlıklarının ve fiziksel aktivite düzeyinin değerlendirilmesini içermektedir. Yaşam tarzı değişikliklerinin sürdürülmesi, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının, porsiyon kontrolünün, düzenli fiziksel aktivitenin ve stres yönetiminin devam ettirilmesini kapsamaktadır. Erken müdahale, kilo geri alımının ilk belirtilerinde diyet revizyonu, fiziksel aktivite artışı, davranış değişikliği programları ve psikolojik destek sağlanmasını içermektedir. Belirgin kilo geri alımı (kaybedilen kilonun %50’sinden fazlasının geri alınması) ve konservatif yöntemlerin başarısız olduğu durumlarda, revizyon cerrahisi düşünülebilmektedir.
Bariatrik cerrahi geri döndürülebilir mi? sorusu, özellikle cerrahi kararı verme aşamasında olan hastalar için önemlidir. Bariatrik cerrahinin geri döndürülebilirliği, cerrahi yönteme göre değişmektedir. LAGB, tamamen geri döndürülebilir bir yöntemdir. Band çıkarıldığında, mide normal anatomisine dönmektedir. Ancak, uzun süreli band varlığında, mide duvarında fibrozis ve kalınlaşma gelişebilmektedir. LSG, geri döndürülemez bir yöntemdir, çünkü midenin büyük bir kısmı çıkarılmaktadır. Ancak, LSG sonrası mide kapasitesi zamanla bir miktar artabilmekte ve fonksiyonel olarak kısmi bir geri dönüş sağlanabilmektedir. RYGB, teknik olarak geri döndürülebilir bir yöntemdir, ancak revizyon cerrahisi oldukça karmaşık ve risklidir. RYGB’nin geri döndürülmesi, mide poşunun ve bağırsak anslarının normal anatomiye döndürülmesini içermektedir. Bu işlem, yoğun adezyonlar, fibrozis ve doku frajilitesi nedeniyle teknik olarak zordur ve komplikasyon riski yüksektir. BPD-DS, RYGB’ye benzer şekilde teknik olarak geri döndürülebilir bir yöntemdir, ancak revizyon cerrahisi daha da karmaşık ve risklidir.
Bariatrik cerrahinin geri döndürülmesi, genellikle ciddi komplikasyonlar (malnutrisyon, aşırı kilo kaybı, kontrol edilemeyen hipoglisemi, kronik ağrı) nedeniyle düşünülmektedir. Geri döndürme kararı, risk-fayda analizi yapılarak, multidisipliner bir ekip tarafından verilmelidir. Geri döndürme cerrahisi, bariatrik cerrahi konusunda deneyimli merkezlerde ve cerrahlar tarafından yapılmalıdır. Bariatrik cerrahi kararı verme aşamasında, hastaların cerrahi yöntemin geri döndürülebilirliği konusunda bilgilendirilmesi ve beklentilerinin gerçekçi bir şekilde yönetilmesi önemlidir. Genel olarak, bariatrik cerrahi, yaşam boyu süren bir süreç olarak görülmeli ve geri döndürme olasılığı düşük olarak değerlendirilmelidir.
Revizyon cerrahisi sonrası beslenme, revizyon tipine, hastanın toleransına ve bireysel ihtiyaçlarına göre değişiklik gösterir. Genel olarak, revizyon sonrası beslenme ilk cerrahiye benzer bir aşamalı ilerleme gösterir: berrak sıvılar (1-2 gün), tam sıvılar (1-2 hafta), püre kıvamında gıdalar (2-4 hafta), yumuşak gıdalar (4-6 hafta) ve normal bariatrik diyet (6. haftadan sonra). Ancak, revizyon cerrahisi sonrası gıda toleransı daha değişken olabilir ve bazı hastalarda daha uzun bir adaptasyon süreci gerekebilir. Özellikle, malabsorptif prosedürlere dönüşüm yapılan hastalarda (RYGB, duodenal switch), protein, vitamin ve mineral ihtiyaçları artabilir ve daha sıkı bir takip gerekebilir. Protein alımı, revizyon sonrası 60-80 g/gün (malabsorptif prosedürler için 80-100 g/gün) olmalıdır. Vitamin-mineral takviyesi, revizyon tipine göre özelleştirilmelidir ve genellikle multivitamin, kalsiyum sitrat, D vitamini, B12 vitamini ve demir içerir. Malabsorptif prosedürler sonrası, ek olarak A, E, K vitaminleri, çinko, bakır ve selenyum takviyesi gerekebilir. Beslenme alışkanlıkları açısından, küçük porsiyonlar, yavaş yeme, iyi çiğneme, protein öncelikli beslenme, düşük karbonhidrat ve yağ alımı, şeker ve işlenmiş gıdalardan kaçınma gibi prensipler, revizyon sonrası da geçerlidir.
Cilt sarkmaları için ne yapılmalı? sorusu, özellikle hızlı ve belirgin kilo kaybı yaşayan hastalar için önemlidir. Cilt sarkmaları, bariatrik cerrahi sonrası sık görülen bir durumdur ve hastaların fiziksel ve psikolojik sağlığını etkileyebilmektedir. Cilt sarkmalarının şiddeti, kilo kaybının miktarı, kilo kaybının hızı, hastanın yaşı, cilt elastikiyeti ve genetik faktörlere bağlı olarak değişmektedir. Cilt sarkmaları, özellikle karın, kollar, uyluklar, göğüs, sırt ve yüz bölgelerinde görülmektedir. Cilt sarkmaları, fiziksel rahatsızlığa (sürtünme, irritasyon, enfeksiyon), hijyen sorunlarına ve psikolojik sıkıntıya (beden imajı bozukluğu, özgüven kaybı) neden olabilmektedir.
Cilt sarkmaları için tedavi seçenekleri arasında, konservatif yöntemler ve cerrahi yöntemler yer almaktadır. Konservatif yöntemler, düzenli egzersiz (özellikle direnç egzersizleri), cilt bakımı (nemlendirici, güneş koruyucu), yeterli hidrasyon ve sağlıklı beslenmeyi içermektedir. Bu yöntemler, hafif cilt sarkmalarında faydalı olabilmekte, ancak belirgin sarkmalarda genellikle yetersiz kalmaktadır. Cerrahi yöntemler, vücut şekillendirme (body contouring) cerrahisi olarak adlandırılmakta ve abdominoplasti (karın germe), brachioplasti (kol germe), thigh lift (uyluk germe), mastopexy (göğüs kaldırma), back lift (sırt germe) ve facelift (yüz germe) gibi prosedürleri içermektedir. Vücut şekillendirme cerrahisi, genellikle kilo kaybının stabilize olduğu ve VKİ’nin 30 kg/m² altına düştüğü dönemde (genellikle bariatrik cerrahiden 12-18 ay sonra) düşünülmektedir. Vücut şekillendirme cerrahisi, plastik cerrahi uzmanları tarafından yapılmakta ve sağlık sigortaları tarafından genellikle kozmetik prosedür olarak değerlendirilmektedir. Ancak, fonksiyonel sorunlara neden olan cilt sarkmaları, bazı durumlarda tıbbi gereklilik olarak kabul edilebilmektedir.
Hamilelik planlaması ne zaman yapılabilir? sorusu, özellikle doğurganlık çağındaki kadın hastalar için önemlidir. Bariatrik cerrahi sonrası doğurganlık genellikle artmaktadır. Kilo kaybı, hormonal dengenin düzelmesine, insülin duyarlılığının artmasına ve polikistik over sendromu gibi durumların iyileşmesine katkıda bulunmaktadır. Ancak, bariatrik cerrahi sonrası hızlı kilo kaybı döneminde hamilelik, anne ve fetüs için riskler taşıyabilmektedir. Bu nedenle, bariatrik cerrahi sonrası en az 12-18 ay hamilelikten kaçınılması önerilmektedir. Bu süre, kilo kaybının stabilize olmasına, nutrisyonel durumun dengelenmesine ve metabolik parametrelerin düzelmesine olanak tanımaktadır.
Bariatrik cerrahi sonrası hamilelik planlayan kadınlar, preoperatif dönemde etkili bir doğum kontrol yöntemi kullanmalıdır. Oral kontraseptifler, bariatrik cerrahi sonrası emilim sorunları nedeniyle güvenilirliği azalabileceğinden, intrauterin araçlar, implantlar veya enjektabl kontraseptifler gibi alternatif yöntemler tercih edilebilir. Hamilelik öncesi, vitamin-mineral düzeyleri kontrol edilmeli ve gerekirse takviyeler optimize edilmelidir. Özellikle folik asit, demir, kalsiyum, D vitamini ve B12 vitamini düzeyleri önemlidir. Hamilelik sırasında, bariatrik cerrahi geçirmiş kadınlar, yüksek riskli gebelik olarak değerlendirilmeli ve multidisipliner bir ekip (kadın doğum uzmanı, bariatrik cerrah, endokrinolog, diyetisyen) tarafından yakından takip edilmelidir. Hamilelik sırasında, vitamin-mineral takviyeleri, protein alımı ve kilo alımı özel olarak planlanmalıdır.
Evet, gastrik bypass ameliyatı sonrası hayat boyu vitamin ve mineral takviyesi zorunludur. Ameliyatta, duodenum ve proksimal jejunum bypass edildiği için, bu bölgelerde emilen vitamin ve minerallerin (B12 vitamini, demir, kalsiyum, D vitamini vb.) eksikliği sık görülür. Bu eksiklikleri önlemek için, ömür boyu multivitamin, B12 vitamini, demir, D vitamini ve kalsiyum takviyesi önerilir. Takviye dozları, hastanın laboratuvar sonuçlarına göre bireyselleştirilmelidir. Vitamin ve mineral eksiklikleri, anemi, nörolojik sorunlar, osteoporoz, kas güçsüzlüğü, saç dökülmesi, cilt sorunları gibi çeşitli sağlık problemlerine yol açabilir. Bu nedenle, düzenli laboratuvar takibi ve uygun takviye tedavisi, ameliyat sonrası bakımın ayrılmaz bir parçasıdır. Takviye tedavisine uyumsuzluk, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir ve ameliyatın başarısını olumsuz etkileyebilir.
Gastrik bypass ameliyatı, her obez hasta için uygun bir seçenek değildir. Ameliyat kararı, hastanın klinik durumu, yandaş hastalıkları, beklentileri ve riskleri değerlendirilerek, multidisipliner bir ekip tarafından verilmelidir. Genel olarak, BMI ≥40 kg/m² olan hastalar veya BMI ≥35 kg/m² olup obezite ile ilişkili ciddi yandaş hastalıkları (tip 2 diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi vb.) olan hastalar, ameliyat için uygun adaylardır. Ayrıca, konservatif tedavi yöntemlerine (diyet, egzersiz, davranış değişikliği, ilaç tedavisi) en az 6 ay süreyle uyum göstermiş ancak başarılı olamamış olmaları gerekir. Ameliyat için kontrendikasyonlar arasında ileri düzey mental problemler, aktif alkol veya madde bağımlılığı, ciddi kardiyopulmoner yetersizlik, tedavi edilmemiş endokrin bozukluklar, ciddi gastrointestinal hastalıklar ve ameliyat sonrası sürekli takip ve kontrollere gelemeyecek durumda olmak sayılabilir. Her hasta için bireysel risk-fayda analizi yapılmalı ve en uygun tedavi seçeneği belirlenmelidir.
İlaç emilimi etkilenir mi? sorusu, özellikle kronik hastalıkları olan ve düzenli ilaç kullanan hastalar için önemlidir. Bariatrik cerrahi, gastrointestinal anatominin ve fizyolojinin değişmesi nedeniyle, ilaç emilimini etkileyebilmektedir. Bu etki, cerrahi yönteme, ilacın özelliklerine ve hastanın bireysel faktörlerine bağlı olarak değişmektedir. Genel olarak, malabsorptif bileşeni olan ameliyatlar (RYGB, BPD-DS), restriktif ameliyatlara (LSG, LAGB) göre ilaç emilimini daha fazla etkilemektedir. İlaç emilimini etkileyen faktörler arasında, mide asidinin azalması, mide boşalma hızının değişmesi, ince bağırsak yüzey alanının azalması, bağırsak geçiş süresinin kısalması ve enterohepatik dolaşımın değişmesi yer almaktadır.
İlaç emilimi konusunda öneriler şunlardır: Bariatrik cerrahi sonrası, kronik hastalıklar için kullanılan ilaçların dozları ve formülasyonları gözden geçirilmelidir. Uzatılmış salınımlı, enterik kaplı ve büyük tablet formundaki ilaçlardan kaçınılmalı, hızlı salınımlı, sıvı, eriyen veya parçalanabilen formülasyonlar tercih edilmelidir. İlaçlar, yeterli miktarda su ile alınmalı ve yemeklerle ilişkisi (aç veya tok karnına) dikkate alınmalıdır. Terapötik etkisi dar olan ilaçlar (varfarin, levotiroksin, antiepileptikler, immünosupresifler) ve kritik ilaçlar (antikoagülanlar, antiaritmikler, antikonvülzanlar) için kan düzeyleri yakından izlenmeli ve gerekirse dozlar ayarlanmalıdır. Oral kontraseptifler, bariatrik cerrahi sonrası emilim sorunları nedeniyle güvenilirliği azalabileceğinden, alternatif doğum kontrol yöntemleri tercih edilmelidir. NSAİİ’ler, gastrik mukozal irritasyon ve ülser riskini artırdığından, mümkünse kaçınılmalı veya proton pompa inhibitörleri ile birlikte kullanılmalıdır.
Revizyon cerrahisi için kilo kaybı kriterleri, ilk cerrahinin tipi, hastanın başlangıç vücut kitle indeksi (VKİ) ve komorbidite durumu gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Genel olarak, fazla kilonun %50’sinden azının kaybedilmesi veya kaybedilen kilonun %25’inden fazlasının geri alınması, revizyon cerrahisi için bir kriter olarak kabul edilir. Örneğin, başlangıç VKİ’si 50 kg/m² olan ve ideal vücut ağırlığına göre 75 kg fazla kiloya sahip bir hastanın, ilk cerrahi sonrası 37.5 kg’dan (fazla kilonun %50’si) daha az kilo kaybetmesi veya başlangıçta 50 kg kaybedip sonra 12.5 kg’dan (kaybedilen kilonun %25’i) fazla kilo alması durumunda, revizyon cerrahisi düşünülebilir. Ancak, kilo kaybı tek başına bir kriter değildir ve komorbidite durumu, yaşam kalitesi, beslenme alışkanlıkları ve psikolojik faktörler de göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, ilk cerrahiden sonra yeterli süre (genellikle en az 12-18 ay) geçmiş olmalı ve konservatif yöntemler (diyet, egzersiz, davranış değişikliği) denenmiş olmalıdır.
Gastrik bypass ameliyatı sonrası kilo kaybı genellikle hızlı başlar ve kademeli olarak devam eder. İlk 3 ayda fazla kilonun yaklaşık %30-40’ı, 6. ayda %50-60’ı, 12. ayda ise %60-80’i kaybedilir. Kilo kaybı genellikle ameliyattan sonraki 12-18. aylarda plato çizer ve stabilize olur. Ancak, kilo kaybının hızı ve miktarı kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Başlangıç kilosu daha yüksek olan hastalarda, mutlak kilo kaybı daha fazla olabilir, ancak fazla kilonun yüzdesi olarak bakıldığında sonuçlar benzerdir. Ameliyat sonrası beslenme ve egzersiz alışkanlıklarına uyum, kilo kaybının miktarını ve kalıcılığını etkileyen önemli faktörlerdir.
Revizyon cerrahisi, ilk obezite cerrahisine göre teknik olarak daha zorlu ve komplikasyon riski daha yüksek bir prosedürdür. Önceki cerrahiye bağlı anatomik değişiklikler, adezyonlar, doku frajilitesi ve potansiyel nutrisyonel eksiklikler, revizyon cerrahisinin risklerini artıran faktörlerdir. Literatür verileri, revizyon cerrahisi sonrası komplikasyon oranlarının %10-25 arasında değiştiğini göstermektedir, bu oran ilk cerrahideki %5-15 oranına göre daha yüksektir. Anastomoz kaçağı (%1-5), kanama (%1-4), enfeksiyon (%2-5), tromboembolik olaylar (%1-3) ve anastomoz darlığı (%5-10) gibi komplikasyonlar görülebilir. Ancak, deneyimli bariatrik cerrahlar tarafından ve yüksek hacimli merkezlerde gerçekleştirildiğinde, revizyon cerrahisi güvenli ve etkili bir şekilde uygulanabilir. Ayrıca, revizyon cerrahisinin potansiyel faydaları (ek kilo kaybı, komorbidite iyileşmesi, yaşam kalitesi artışı), riskleri dengeleyebilir.
Revizyon cerrahisi sonrası çeşitli komplikasyonlar görülebilir ve bu komplikasyonların erken belirtilerini tanımak önemlidir. Anastomoz kaçağı, ateş, taşikardi, karın ağrısı, omuz ağrısı, nefes darlığı ve genel durum bozukluğu ile kendini gösterebilir. Kanama, taşikardi, hipotansiyon, solgunluk, baş dönmesi, hematemez (kanlı kusma) veya melena (kanlı dışkı) ile kendini gösterebilir. Enfeksiyon, ateş, yara yerinde kızarıklık, şişlik, ısı artışı, akıntı veya ağrı ile kendini gösterebilir. Tromboembolik olaylar, bacak ağrısı, şişlik, kızarıklık (derin ven trombozu) veya ani başlayan nefes darlığı, göğüs ağrısı, çarpıntı (pulmoner emboli) ile kendini gösterebilir. Anastomoz darlığı, yutma güçlüğü, kusma, gıda intoleransı veya göğüs/karın ağrısı ile kendini gösterebilir. Marjinal ülser, epigastrik ağrı, bulantı, kusma veya hematemez ile kendini gösterebilir. İnternal herniasyon, karın ağrısı, bulantı, kusma, karında şişlik veya bağırsak hareketlerinde değişiklik ile kendini gösterebilir. Nutrisyonel eksiklikler, yorgunluk, halsizlik, saç dökülmesi, tırnak kırılması, kas krampları, parestezi veya anemi belirtileri ile kendini gösterebilir. Bu belirtilerden herhangi birinin görülmesi durumunda, hemen sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Revizyon cerrahisi sonrası iyileşme süreci, revizyon tipine, hastanın genel sağlık durumuna ve bireysel iyileşme kapasitesine bağlı olarak değişiklik gösterir. Genel olarak, revizyon cerrahisi sonrası iyileşme süreci ilk cerrahiye göre daha uzun olabilir. Hastanede kalış süresi, genellikle 1-3 gündür, ancak komplikasyon gelişmesi durumunda daha uzun olabilir. Fiziksel iyileşme açısından, hastaların günlük aktivitelere dönmesi 1-2 hafta, hafif işlere dönmesi 2-4 hafta ve ağır işlere/egzersizlere dönmesi 4-6 hafta sürebilir. Beslenme açısından, normal bariatrik diyete geçiş 6-8 hafta sürebilir ve bazı hastalarda gıda toleransının tam olarak gelişmesi daha uzun sürebilir. Psikolojik adaptasyon açısından, vücut imajı değişiklikleri, beslenme davranışı değişiklikleri ve yeni yaşam tarzına uyum, aylar sürebilir. Tam iyileşme ve maksimum kilo kaybına ulaşma, genellikle 12-18 ay sürer. Ancak, her hasta farklıdır ve iyileşme süreci bireysel faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Spor ve ağır aktivitelere ne zaman başlanabilir? sorusu, bariatrik cerrahi sonrası fiziksel aktivite planlaması açısından önemlidir. Fiziksel aktivite, bariatrik cerrahi sonrası kilo kaybının maksimize edilmesi, kas kütlesinin korunması, metabolik sağlığın iyileştirilmesi ve yaşam kalitesinin artırılması açısından kritik öneme sahiptir. Fiziksel aktivite başlama zamanlaması, ameliyat türüne, hastanın genel durumuna ve cerrahın önerilerine göre değişmekle birlikte, genel olarak kademeli bir yaklaşım önerilmektedir. Ameliyat sonrası ilk gün, yatak içi hareketler ve kısa süreli yürüyüşler (koridorda) başlanmalıdır. Taburculuk sonrası ilk hafta, günde birkaç kez 5-10 dakikalık yürüyüşler önerilmektedir. Ameliyat sonrası 2-4. haftalar arasında, yürüyüş süresi ve mesafesi kademeli olarak artırılmalı, günde 15-30 dakikaya ulaşılmalıdır.
Ameliyat sonrası 4-6. haftadan itibaren, cerrahın onayıyla, daha yapılandırılmış egzersiz programlarına başlanabilmektedir. Bu dönemde, orta şiddetli kardiyovasküler egzersizler (hızlı yürüyüş, yüzme, bisiklet) haftada 3-5 gün, 30-60 dakika süreyle yapılabilmektedir. Ameliyat sonrası 6-8. haftadan itibaren, cerrahın onayıyla, hafif direnç egzersizlerine (vücut ağırlığı ile yapılan egzersizler, hafif ağırlıklar, direnç bantları) başlanabilmektedir. Ameliyat sonrası 3. aydan itibaren, egzersiz şiddeti ve süresi kademeli olarak artırılabilmekte, daha yoğun kardiyovasküler ve direnç egzersizleri yapılabilmektedir. Spor ve ağır aktivitelere (koşu, tenis, basketbol, futbol vb.) dönüş, genellikle ameliyat sonrası 3. aydan itibaren, cerrahın onayıyla mümkün olmaktadır. Ağır kaldırma ve yüksek etkili aktiviteler (CrossFit, ağırlık kaldırma, boks vb.) için genellikle ameliyat sonrası 6. ay beklenmektedir.
Gastrik bypass ameliyatı sonrası hastaların bir kısmında, uzun vadede bir miktar kilo geri alımı görülebilir. Çalışmalar, hastaların yaklaşık %20-30’unda, ameliyattan 2-5 yıl sonra kaybedilen kilonun bir kısmının geri alındığını göstermektedir. Ancak, çoğu hasta, başlangıç kilosunun önemli bir kısmını kaybetmiş olarak kalır ve ameliyat öncesi kiloya tamamen dönüş nadirdir. Kilo geri alımının nedenleri arasında mide kesesinin genişlemesi, anastomoz genişlemesi, eski yeme alışkanlıklarına dönüş, fiziksel aktivite azlığı, psikolojik faktörler ve hormonal adaptasyon yer alır. Kilo geri alımını önlemek için, düzenli fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme alışkanlıkları, düzenli takip ve gerekirse psikolojik destek önemlidir. Belirgin kilo geri alımı durumunda, endoskopik değerlendirme yapılarak anastomoz genişlemesi veya gastrogastrik fistül gibi teknik sorunlar araştırılmalı ve gerekirse endoskopik veya cerrahi revizyon düşünülmelidir.
Revizyon cerrahisi, uzun vadede hastaların yaşamını çeşitli şekillerde etkileyebilir. Kilo kontrolü açısından, başarılı bir revizyon cerrahisi sonrası hastalar ek kilo kaybı sağlayabilir veya kilo geri alımını durdurabilir. Literatür verileri, revizyon cerrahisi sonrası 5 yıllık takiplerde hastaların %60-70’inin başarılı kilo kaybını (fazla kilonun ≥%50’si) sürdürebildiğini göstermektedir. Komorbidite kontrolü açısından, revizyon cerrahisi tip 2 diyabet, hipertansiyon, dislipidemi, uyku apnesi ve reflü gibi obezite ile ilişkili komorbiditelerin iyileşmesini sağlayabilir. 5 yıllık takiplerde, tip 2 diyabet remisyonu %50-60, hipertansiyon kontrolü %40-50, dislipidemi iyileşmesi %60-70 ve uyku apnesi iyileşmesi %50-60 oranında devam etmektedir. Yaşam kalitesi açısından, revizyon cerrahisi fiziksel fonksiyonlarda iyileşme, psikolojik iyilik halinde artış, sosyal ve mesleki işlevsellikte iyileşme sağlayabilir. Ancak, revizyon cerrahisi sonrası bazı hastalar nutrisyonel eksiklikler, gıda intoleransı, dumping sendromu, diyare, gaz şikayetleri gibi yan etkilerle karşılaşabilir ve bu durumlar yaşam kalitesini etkileyebilir. Uzun vadeli takip ve yaşam tarzı değişikliklerine uyum, bu yan etkilerin yönetilmesi ve uzun vadeli başarının sürdürülmesi için kritik öneme sahiptir.
Memorial Ankara Hastanesi
Memorial Ankara Hastanesi'nde SGK Kapsamında Hizmet Verilmektedir.

Uluslararası Kalite ve Güvenilirlik Belgesi
